http://www.haber2000.com
http://www.haber2000.com
» EFSANE BİR BOZKURT’U DAHA KAYBETTİK.. 12 EYLÜL DARBESİ SIRASINDA TÜRKEŞ’İ SAKLAYAN VE BÜTÜN ÜLKÜCÜLERE ÖNEMLİ YARDIMLARI OLAN SAĞLIK ESKİ BAKANI HALİL ŞIVGIN RAHMETLİ OLDU.

EFSANE BİR BOZKURT’U DAHA KAYBETTİK.. 12 EYLÜL DARBESİ SIRASINDA TÜRKEŞ’İ SAKLAYAN VE BÜTÜN ÜLKÜCÜLERE ÖNEMLİ YARDIMLARI OLAN SAĞLIK ESKİ BAKANI HALİL ŞIVGIN RAHMETLİ OLDU.

Evet, maalesef.. Efsane bir Bozkurt’u daha kaybettik. Adı; Halil Şıvgın.. Avukat Halil Şıvgın, Sağlık eski bakanı Halil Şıvgın, Gen Ülkücüler Teşkilatının kurucusu, bütün Ülkücülerin abisi ve 12 Eylül Askeri Darbe sırasında Alparslan Türkeş’i evinin kalorifer kazan dairesinde saklayan Ankaralı Halil Şıvgın. Tedavi görüyordu. Maalesef O’nu 75 yaşında kaybettik.. Ruhu şad, mekanı cennet olsun..
Paylas
EFSANE BİR BOZKURT’U DAHA KAYBETTİK.. 12 EYLÜL DARBESİ SIRASINDA TÜRKEŞ’İ SAKLAYAN VE BÜTÜN ÜLKÜCÜLERE ÖNEMLİ YARDIMLARI OLAN SAĞLIK ESKİ BAKANI HALİL ŞIVGIN RAHMETLİ OLDU.
Siyaset - 10 Ağustos 2025, Pazar 00:00:00
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

GÖKTÜRK TUNÇTÜRK

(Cafer Uğurlu) yazdı

www.haber2000.com

 

Değerli okuyucular..

 

Gerçekten çok, çok üzgünüm..

 

Benim ve bütün Ülkücülerin yaşamlarında çok önemli destekleri bulunan, Genç Ülkücü Teşkilatlarının kurucusu, ANAP iktidarı döneminde Sağlık eski Bakanlığı görevini yağmış olan Avukat Halil Şıvgın ağabeyimizi maalesef kaybettik.

 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet, ruhu şad olsun..

 

Değerli okuyucular..

 

Bakın şimdi sizlere Halil Şıvgın hakkında tarihi bilgileri aktaracağım..

 

O gerçekten bir Bozkurt’u.. Şimdilerde veresiye Ülkücü olup, etrafa kabadayılıklar taslayan sözde Ülkücüler ne bu davanın çekilmiş acılarını, ne çilelerini ve ne de emeği geçenleri bilmezler..

 

Halil Şıvgın, 12 Eylül 1980 öncesi Genç Ülküler Teşkilatının kurucusu idi.

 

12 Eylül 1980, Kenan Evren’in askeri darbesi..

 

Biz, darbe olacağını 11 Eylül’de öğrendik.. Tabi ki rahmetli Kurmay Albay Alparslan Türkeş’in sayesinde, yine rahmetli Turgut Sunalp sayesinde..

 

Evet.. 11 Eylül günü saat 10’da MHP Gençlik Kolları Genel Başkanı beni çağırdı..

 

Dedi ki; “Karslı, kısa konuşacağım. Neyiniz var,, neyin yok tedbir alın ve Ankara’dan hızlıca kaybolun, gece askeri darbe olacak”..

 

Biz Ankara Bahçelievler ekibinden 4 kişi kullandığımız kırmızı Murat124 otomuza binip, eski Foca’ya bir Yüzbaşının ve TRT de bir Halk Müziği sanatçısının yardımları ile kaçtık..

 

Gece darbe oldu..

 

Tabi ki ilk alacakları isim MHP’nin Genel Başkanı ve Ülkücülerin Başbuğu Alparslan Türkeş’ti..

 

Peki, rahmetli Türkeş nere de saklandı?

 

Eskiler bilir.. Şimdi ki gibi doğalgaz falan yoktu.. Apartmanların altında Kalorifer dairesi vardı.. Orada kazan tertibatları vardı..

 

Halil Şıvgın, hemen oturduğu apartmanın kalorifer dairesine çeki düzen veriyor ve bir de masa atıyor, yatacak ortam hazırlıyor ve gidip Alparslan Türkeş’i alıp buraya getiriyor..

 

Türkeş’i epeyce aradılar ama bulamadılar, sonra anlaşmalı bir şekilde Türkeş teslim oldu..

 

Bizde Foça’da bir süre sonra maddi sıkıntılar yaşayınca Ankara’da geri döndük ve kısa bir süre sonra yakalandık..

 

Tabi işkencelerden ve zorla imzalattırılan ifadelerden sonra Mamak Askeri Cezaevi’ne gittik..

 

Mamak D-1 Koğuşu.. Aslında sayısal olarak azlıkta olsak ta orası bizim için bir teşkilat mekanı olmuştu..

 

Bizim Bahçelievler teşkilatının yanı sıra Namık Kemal Zeybek, Taha Akyol, Mehmet Naci Bostancı, rahmetli Dr. Ahmet Terfik Ozan, Avni Çarsancaklı, Nuri Gedik ve filim yapımcısı Berker İnanoğlu..

 

Koğuşumuzun başkanı da rahmetli Yaşar Okuyan idi..

 

Evet. Değerli okuyucular..

 

Bir tarihi acı gerçeği daha aktarmak yerinde olacak..

 

Maalesef Cezaevi’nde ki Ülkücülere dışarda kalanlar ve MHP yöneticileri sahip çıkmadılar..

 

Ne maddi, ne de hukuk desteği vermediler..

 

İşte bu sıralarda; Haili Şıvgın ağabeyimizin, rahmetli Alpaslan Pehlivanlı’nın, Av. Sırrı Erkuş’un, Faruk Keskinkılıç’ın, Şehsuvar Bektaş’ın, Özber Duvarcı ve tabi ki Ülkücülerin fedakâr efsane Avukatı Şevket Can Özbay’ın dışında kimseler Cezaevinde ki Ülkücüleri akıllarına getirmiyordu..

 

Ülkücülerden de, Solculardan da Cezaevi’nde yatanların çok büyük kısmı fakir ve yoksul ailelerin fedakar evlatları idiler..

 

Ben, yoksul bir ailenin evladı idim.. Yanımda 5 çocuklu ağabeyim ve küçük kardeşim.. Düşünün, yoksulluğu, çileyi..

 

Kimselerin 5 kuruş desteğini görmedim..

 

Evet.. Ülkücüler Cezaevlerinden çıktıktan sonra savruldular, hatta gayrimeşru işlerle bulaştılar..

 

Çaresizlikten.. Sahipsizlikten..

 

Bakın bana Bahçelievler’de ki bütün suçlar imzalattırılmıştı.. Okulumu yakmışlardı..

 

Altındağ Adliyesi İcra Memuru ağabeyim görevden alınmıştı..

 

Bunların hepsini Alparslan Türkeş bizzat biliyordu..

 

Zaten kimseler hala yargılandığımız için iş te vermiyordu..

 

Cezaevi’nden çıktıktan sonra Alparslan Türkeş’in ofisine yırtık ayakkabımla 3 kez gittim..

 

Ayakkabılarımın yırtık olduğunu fark etti ama bana bir kez dahi sormadı;

 

Karslı, sizin evden 3 kişi Cezaevine gittiniz, paranız, işiniz var mı ne yapıyorsunuz?”..

 

Bir tek ben mi, diğer bütün Ülkücüler sahipsiz kaldı..

 

İşte o sıralarda yine Ülkücülere her türlü desteklerde bulunanlardan birisi de Hail Şıvgın idi..

 

 

Baki Tuğ idi..

 

Ve tabi ki Abdullah Çatlı idi..

 

Çatlı’ya bu garabetin hepsini anlattım.. Ne yapsın, O’da aranıyordu..

 

Sadece elinden gelen maddi destek ti..

 

Değerli okuyucular..

 

Şimdi dikkat edin..

 

ANAP iktidarın onlarca Ülkücü milletvekili ve Bakan oldu..

 

Fakat Halil Şıvgın, Veysel Atasoy, Alpaslan Pehlivanlı ve İlker Tuncay’ın dışında çilekeş Ülkücüleri hatırlayan olmadı…

 

Ben Askeri mahkemeden “delil yetersizliğinden Beraat” ettiğim den dolayı İstihbarat raporuna binaen örgüt yöneticisi olduğum belirtilerek 5 yıl İzmir’de ikamet sorunluğuna tabi tutuldum..

 

1885-1990 arası İzmir’de ne yoksul, ne çileli günler yaşadım..

 

Yeniasır Gazetesinin Polis Masasına bakıyorum.. Yani, Polis muhabiriyim.. Masa şefim ise ben ce efsane gazeteci olan değerli kardeşim Fatih Çekirge..

 

Bir süre sonra Sabah Gazetesi çıktı ve İzmir’de Sabah’ın ilk muhabiri oldum..

 

ANAP iktidarda.. 5 yılım doldu..

 

Halil Şıvgın ANAP Genel Merkez Yöneticisi.. Telefon ettim.. Bana; “Hemen Gazeteden ayrıl gel Ankara’ya” dedi..

 

Hiç şüphem yoktu.. Halil abi “gel” diyorsa o iş bitmiştir..

 

Allah uzun ömür versin Fatih Çekirge bana dedi ki; “Cafer kardeş, ben sana bir hafta izin çıkarayım, Gazeteden ayrılmadan Ankara’ya git, orada işlerin olursa telefon et, gerisini ben buradan ayarlarım”..

 

Ve Ankara’ya geldim.. Hemen Halil Şıvgın’ın yanına gittim.. Uykusuz olduğumu fark etti ve bana dedi ki;

 

“git 24 saat uyu gel, Partinin Petek gazetesine başlayacaksın, işin hazır”..

 

Ve ben ertesi günü Kenedi Caddesine gittim, ANAP’ın ilk Genel Merkez binası..

 

Gazeteye başladım.. Fakat bir baktım hiç gazetecilikten anlamayan ve haber bile yazmayan kişiler gazetede çalışıyor..

 

Ve hiç birsi de Ülkücü falan değil.. Bırak Ülkücü olmayı adamlar Sol tandanslı ve Apo’cu..

 

Bir tek gazetenin karanlık odasına bakan Bekir Altınok kardeşimiz var, o Ülkücü..

 

Ben her gün kaliteli özel haberler yapıp, veriyorum.. Gazete haftalık çıkıyor..

 

Benim başlamamdan sonra çıkan sayının ertesi günü gazetede çalışanların ani saldırısına uğradım..

 

Genel Yayın Yönetmeni Feridun Evrensel, hemen olayı Halil Şıvgın’a bildiriyor..

 

Halil abi, “siz tanımazsınız, o bir dava fedaisidir, derhal buraya gönderin” diyor..

 

Tabi ben Halil abinin yanına gitmeden ANAP’ın Propaganda Sosyal Faaliyetler den sorumlu Genel Başkan yardımcı İlker Tuncay’ı arıyor..

 

“İlker Bey, Basın danışmanına ihtiyacın var mı? Sana sakallı bir profesyonel bir Gazeteci arkadaşı göndereceğim ve benim sana emanetim” diyor..

 

Ve gittim, Necatibey Caddesi ANAP Genel Merkezi birinci katında aynı gün Basın Danışmanlığına başladım..

 

İlker Tuncay.. Allah uzun ömür versin.. Kral insandı.. Milliyetçi ruha sahip bir havacı Binbaşı idi..

 

Tabi orada da Sol Basın bana çok saldırı haberleri yaptı ama bana İlker Tuncay ve Halil abi sımsıkı sahip çıktı..

 

Sonra Turgut Özal’a o kahpe saldırı yapıldı..

 

Saldırıdan sonra ben sırf Ülkücü olduğum için Semra Özal ekibi tarafından partiden zorla görevden alındım..

 

Tabi kongre sonrası İlker Tuncay’ı da, Veysel Atasoy’u ve Alpaslan Pehlivanlı’yı da kalleşçe harcadılar..

 

Siz bakmayın, “Ülkücülerin ANAP içinde abisi” dedikleri Mustafa Taşar’a..

 

Tam aksi.. Ne ben ne de diğer Ülkücüler sevmezdi ve Halil Şıvgın’a da gösterdiğimiz saygıyı, sevgiyi de kıskanırdı..

 

Evet.. Değerli okuyucular..

 

İşte Ülkü yolunda böyle isimler vardı.. Maalesef bir, bir kaybediyoruz..

 

Halil abi.. Seni; ben de, Ülkücüler de asla unutmayacak.. Yüce Allah, mekanını cennet eylesin..

 

AMİN …..!


Bu Haber 37335 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir