http://www.haber2000.com
https://www.facebook.com/osmantopal.tr
» ÖLÜM, ANLIK DEĞİL; 3 AY ÖNCEDEN BAŞLAR. ÖLDÜKTEN SONRA O SES NEDEN ÇIKAR? İLK ÇÜRÜMEYE BAŞLAYAN ORGAN HANGİSİDİR? İŞTE, ÖLÜMDEN ÖNCESİ ve SONRASINDA BİLMEMİZ GEREKEN BİLGİLER

ÖLÜM, ANLIK DEĞİL; 3 AY ÖNCEDEN BAŞLAR. ÖLDÜKTEN SONRA O SES NEDEN ÇIKAR? İLK ÇÜRÜMEYE BAŞLAYAN ORGAN HANGİSİDİR? İŞTE, ÖLÜMDEN ÖNCESİ ve SONRASINDA BİLMEMİZ GEREKEN BİLGİLER

Ölüm hakkında ne biliyorsunuz? Mesela ölümün aslında anlık olmayıp, üç ay önceden başlayabileceğini biliyor muydunuz?
Paylas
ÖLÜM, ANLIK DEĞİL; 3 AY ÖNCEDEN BAŞLAR. ÖLDÜKTEN SONRA O SES NEDEN ÇIKAR? İLK ÇÜRÜMEYE BAŞLAYAN ORGAN HANGİSİDİR? İŞTE, ÖLÜMDEN ÖNCESİ ve SONRASINDA BİLMEMİZ GEREKEN BİLGİLER
Sağlık - 26 Ocak 2016, Salı 11:58:32
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

www.haber2000.com

 

Ölüm anlık bir şey değildir, 3 ay önceden başlar!

 

Ölüm genelde insanları korkutur. Sevdiklerinizi bırakıp gitmek, yapmak istediklerinizi tamamlayamamak ya da bilinmeyene doğru bir yolculuk yapmak biraz ürkütücü gelebilir. Peki, ölüm hakkında ne biliyorsunuz? Mesela ölümün aslında anlık olmayıp, üç ay önceden başlayabileceğini biliyor muydunuz?

 

 

Bu süreçte kişi ölümü kavrar ve kendi ölümüne
inanarak, zihinsel yolda bir keşfe başlar. Bazılarının varış noktasına ulaşması aylar sürebilirken Ölüm, her birey için özel, benzersiz, kişisel bir yolculuktur. Birisi  ölüme doğru yaklaşır ve bilinen bir dünyadan bilinmeyen bir dünyaya doğru yolculuğu başlar. Bazılarının yolculuğu ise birkaç gün sürer.

 

YOLCULUK BAŞLIYOR: ÖLÜME 1 - 3 AY KALA

 

Birisi ölümün yaklaştığını fark etmeye ve onu kabul etmeye başladığı zaman çevresinden çekilmeye başlar. Dünyadan ve dünyanın içindekilerden ayrılma sürecini başlatır. Arkadaşlarının, komşularının ve hatta aile üyelerinin bile ziyaretini geri çevirebilir. Ziyaretleri kabul ettikleri zaman etkileşimde zorlanabilir ve bundan hoşlanmayabilirler.

 

Kendi hayatları hakkında düşünüp taşınırlar ve anıları ziyaret edip dururlar. Nasıl bir hayat yaşadıklarını değerlendirebilir ve pişmanlıklarını düşünürler.

 

Ölmek üzere olan kişilerin iştahı azalır, kilo verirler. Beden yavaşlamaya başlar ve daha önce olduğu gibi yiyeceklerden enerji almaya gereksinim duymaz. Bir zamanlar çok keyif aldığı şeyler ona artık cazip gelmez, tek istediği şey uyumaktır…

 

Değişen vücut kimyası hafif bir his üretir. Onlar ne aç ne de susuzdur, yemek yemediklerinde acı çekmezler. Ve bu başladıkları yolculuğun beklenen bir parçasıdır.

 

ÖLÜME 1 - 2 HAFTA KALA

 

RUHSAL DEĞİŞİKLİKLER

 

Bu yolculuk sırasında kişiler genelde uyurlar. Kişilerde oryantasyon bozukluğu sık görülür ve algılar değişebilir. Kişi gizli düşman korkusu veya yenilmeme duygusu gibi hezeyanlar yaşayabilir

 

Halüsinasyonlar görebilir, bazen orada olmayan insanlarla konuşabilirler. Konuşulan kişi genelde ölmüş insanlar olur. Hayat ile gelecek arasındaki perde kalkmıştır. Kişide ajitasyon görülür, hareketleri amaçsızdır ve diğerleri için hiçbir anlam ifade etmiyor olabilir. Çünkü gittikçe bu dünyadan uzaklaşıyorlardır

 

FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER

 

Vücut daha zor bir şekilde kendini koruma altına alır. Vücutta bu süre zarfında bazı işaretler görülür:

 

* Vücut sıcaklığı düşüktür

 

* Kan basıncı düşüktür

 

* Nabız düzensizdir; yavaştır ya da hızlıdır

 

* Terlemede artış görülür

 

Dolaşım nedeniyle deride renk değişiklikleri olur. Soluk ve mavimsi bir renk hakimdir, özellikle dudaklarda ve tırnak yataklarında daha belirgindir.

 

Solunum değişiklikleri söz konusudur. Genellikle solunum daha hızlı ve yorucu haldedir. Tıkanıklık meydana gelebilir ve bu da öksürüğe yol açabilir. Konuşma azalır ve sonunda tamamen durur.

 

YOLCULUK ARTIK SONA ERDİ

 

ÖLÜME BİRKAÇ GÜN YA DA BİRKAÇ SAAT KALA

 

Kişi artık ölüme doğru yaklaşmaktadır. Ölüm yaklaştıkça enerji dalgası ortaya çıkabilir. Yataktan kalkıp, yakınlarla konuşmak, iştahsız geçen günlerden sonra bir şeyler yemek isteyebilirler. Bu enerji dalgalanması kişiye göre değişiklik gösterse de ölen bir kişinin son fiziksel ifadeleri bunlardır.

 

Nefes daha düzensiz ve genellikle daha yavaştır. (Cheyne Stokes solunumu) Hızlı hızlı nefes almanın ardından nefes tamamen durabilir

 

Eller ve ayaklar morumsu ve lekeli (benekli) olabilir. Bu benekler yavaş yavaş kollara ve bacaklara yayılabilir. Dudaklar ve tırnak yatakları mavimsi ya da mor olabilir. Kişi genellikle yanıt vermemeye başlar ve gözleri açık veya yarı açık olmakla beraber çevreyi göremezler.

 

İnanışa göre bu anlarda ölmek üzere olan kişinin yanına sevdiği kişilerin oturup onunla konuşması tavsiye edilir.

 

Sonunda nefes tamamen sona erer, kalp durur. Ve ölüm artık meydana gelmiştir.

 

 

Öldükten sonra o ses neden çıkıyor?

 

Öldükten yaklaşık 30 dakika içerisinde, vücutta refleks diye bir şey kalmıyor. Gevşeyen kaslar dolayısıyla ağız ve göz kapakları açık kalıyor. Boşaltım sistemi tamamen gevşiyor, idrar ve sperm akıntısı oluşuyor.

 

Ölümden itibaren ortalama 10 saat içerisinde vücut kaskatı oluyor. Adrenalin salgılanılan bir anda; yani heyecanlı veya mücadele verildiği sırada ölüm gerçekleşmişse, vücut aynı anda katılaşmaya başlıyor.

 

Savaşta ölen insanların vuruldukları şekilde katılaşmaları da bu yüzden oluyor.

 

Ölüm anından sonra ceset, her saat ortalama 1 derece soğuyor.

 

Kiloluların iç organları daha geç soğuyor. Çocukların ve zayıfların vücudu ortalamadan daha çabuk soğuyor.

 

Ölümün gerçekleşmesinden 24 saat sonra vücut çürümeye başlıyor. Solunumun durması bakteriler için işaret oluyor ve çalışmaya başlıyorlar.

 

İlk çürüyen organ ise göz, beyin, mide ve bağırsaklar. Ceset şişman ise daha çabuk çürürken, bebekler ve tuzlu suda boğulanlar daha geç çürüyor. En geç çürüyen kısımlar ise kalp, mesane, böbrek ve rahim. Rahmin çürümesi aylarca sürüyor.

 

İlk çürüyen yer olan mide ve bağırsaklarda bakteriler yoğun çalıştıkları için hızla gaz ortaya çıkıyor. Bu gaz, karın bölgesinin şişmesine sebep oluyor. Derinin üstü yanık gibi su toplarken, vücutta biriken sülfür yüzünden renk siyaha dönmeye başlıyor

 

Derinin çekilmesi ve çürüme yüzünden tırnaklar ortaya çıktığı için uzadığı sanılıyor. Vücudun ölmesiyle tüm eylemler bittiği için tırnak ve saç uzaması söz konusu değil.

 

Mezardan gelen sesler çürüme sürecinin bir sonucu. Günden güne şişen karın patlıyor ve göğüs çöküyor. Bu olay mezar üstünden duyulabilecek kadar sesli olabiliyor.

 

Kasların kemiklerden sıyrılıp dökülmeye başlama zamanı 40. güne rastladığı için, halk arasında ıstırabın azalması inancıyla hayır amaçlı yemek veriliyor.

 

Vücut çürürken tam bir takım çalışması yapılıyor.

 

Bakteriler içten yok ederken, dışarıdan da et sineği göze ve burna larva bırakıyor. Bu sinekler yiyecekleri bitene kadar burada kalıyor ve ölüyor

 

Daha sonra ölen bu sinekleri yemek için başka böcekler geliyor. Geriye kemikler kalana kadar bu istila devam ediyor.

 

Ölümün bir gizemi daha çözüldü

 

Ölümün gizemlerini hücresel düzeyde çözmeye çalışan bilim adamları, yaşamın bir anda sona ermediğini, sanılanın aksine bir süreç içinde vuku bulduğunu ortaya çıkardı

 

Bilim adamları, nefes alıp vermenin ve kalp atışının durması olarak tanımlanan ölümün ardından vücuttaki her bir hücrenin kendi ölüm sürecini başlattığını keşfetti.

 

Hastaların tekrar hayata döndürülmesi uygulamaları ile ilgili New York Bilimler Akademi'sinde düzenlenen bir konferans, çok sayıda bilim adamını bir araya getirdi.

 

New York Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Sam Parnia, konferansta yaptığı konuşmada, "Kişi, artık nefes almadığında ve kalbi durduğunda ölü kabul ediliyor.

 

Eskiden bunu değiştirmek için hiç bir şey yapılamayacağı düşünülüyordu. Oysa yeniden canlandırma alanındaki son gelişmeler, kişinin kalbi durduktan saatler sonra bile tekrar yaşama döndürülebileceğini gösterdi" dedi.

 

Parnia, hücre düzeyindeki ölüm sürecinin saatler sürebildiğini ve geri çevrilmesinin mümkün olduğunu belirtti

 

Columbia Üniversitesi Nöroloji Bölümü'nden Dr. Stephan Mayer ise "Eskiden kalbin tüm vücuda kan pompalamayı durdurmasından sonra kişinin oksijen ve gerekli besin maddelerinin eksikliği nedeniyle birkaç dakika içinde kalıcı beyin hasarına uğrayacağına inanılıyordu.

 

Oysa kalp durduğunda, ölüm süreci daha yeni başlamış oluyor.

 

Oksijen ve besin maddeleri yokluğuna bağlı beyin hasarı da çeşitli evrelerde meydana geliyor. Kalbin durmasından sonraki saniyeler içinde beyin aktivitesi etkileniyor ancak besinsiz kalan hücrelerin kendi ölüm sürecini başlatmaları dakikalar alıyor" dedi.

 

Pennsylvania Üniversitesi'nden Dr. Lance Becker, "Bir kişinin hücrelerine oksijen gitmediğinde hücrelere artık ölme vaktinin geldiği işaretini veren sinyaller gönderiliyor. Bilim, bu sinyalleri 'bekleyin' şeklinde değiştirme olanağına sahip" diye sundu.

 

Beyni ve kalbi saatlerce sessiz kaldıktan sonra herhangi bir beyin hasarına uğramadan tekrar yaşama dönen insanlar olduğunu hatırlatan Dr. Becker, bu vakalardaki en önemli etkenin vücut ısısının düşmesi olarak tanımlanan hipotermi olduğuna işaret etti.

 

Hipoterminin beynin oksijen ihtiyacını azaltarak ve hücre düzeyindeki ölüm sürecini durdurarak beyni koruduğuna işaret eden Becker, "Yine de sınırlar var. Beden soğutma teknikleri kalp krizi geçiren bazı hastaların yaşama geri dönmesini sağlarken bazılarında hasar öylesine büyük ki geri dönmek için çok geç oluyor" dedi.

 

Ölümden geri dönmede, hastanın kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra nasıl tedavi edildiği ve hipoterminin ardından bedenin nasıl ısıtıldığının da büyük önem taşıdığının altını çizen Becker,

 

"Bize hasta oksijensiz kalmışsa oksijen vermemiz ve kan basıncı düşükse yükseltmemiz gerektiği öğretiliyor. Oysa kalbin yeniden çalıştırılmasının ardından verilecek fazla miktarda oksijen, nörolojik hasarı artırıyor. Bu nedenle beyne giden oksijenin miktarını kontrol etmek hastanın tekrar yaşama döndürülmesinde büyük önem taşıyor" dedi.

 

Parnia ise kalp krizinin ardından hastanın tekrar yaşama döndürülmesi ve tedavi edilmesinde hipoterminin öneminin yıllardır bilinmesine rağmen hastanelerin hipotermiyi standart uygulama olarak kullanmadığına işaret etti.

 

Parnia, vücut ısısının düşürülmesi ve oksijen miktarının azaltılması ile hastanın herhangi bir beyin hasarına uğramadan yaşama geri dönme şansının artacağını belirtti.

 

Hayata geri döndürme işlemlerinin etik yanına değinen Mayer, "Beyin hasarı ile ölüm hakkında, yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu nedenle hastayla ilgili alınılacak acil kararlar, aslında devam edebilecek bir hayatın sona ermesine yol açabilir" ifadelerini kullandı.

Ölümden dönenler neler hatırlıyor?

 

2011’de 57 yaşındaki A. isimli bir İngiliz erkek bayılıp hastaneye kaldırılmış. Sağlık görevlileri kasıklarından sonda takarken kalbi durmuş. Beyne giden oksijen kesilmiş. A. Ölmüş.

 

Fakat sonra neler olduğunu hatırlıyor. Doktorlar kalbi çalıştırmak için şok uygulamışlar. A bu arada konuşmaları duyuyormuş. Sonra tavanda tuhaf bir kadın görmüş. Bedeninden ayrılıp onun yanına çıkmış. “Sanki beni tanıyordu, sanki ona güvenebilirmişim gibi geldi,” diye hatırlıyor. “Yukarıdan bedenime baktım, hemşire ve kel kafalı bir doktor uğraşıyordu benimle.”

 

Hastane kayıtları A’nın bilincini yitirmişken gördüğü insanların gerçekten de orada olduklarını ve A’nın anlattığı işlemleri yaptıklarını doğruluyor. Oysa biyolojik kurallara göre, bu üç dakikalık ara aşamada yaşananları A’nın fark etmesi mümkün değil.

 

A’nın hikayesi ölüme yakın deneyim yaşayanların hissettiklerine dair inançlara ters düşüyor nitelikte. Bugüne kadar, kalbin durduğunda beyne oksijen gitmediği için farkındalık halinin son bulduğuna inanılıyordu. O noktada kişi tıbben ölüdür. Fakat onu geri getirmek hala mümkün olabilir.

 

Böyle bir deneyim yaşayanlar, yani ölümden dönenler o ana dair hatırladıklarını anlatmıştır. Doktorlar genellikle bu anlatıları halüsinasyon olarak değerlendirip göz ardı etmiş, araştırmacılar ise ölüme yakın deneyimleri  bilimsel araştırmaların erişebileceği alan dışında gördükleri için bu konuya fazla el atmamıştı. Fakat New York’taki bir üniversitede resüsitasyon (canlandırma) bölüm başkanı Sam Parnia ve ekibi dört yıl boyunca 2000 kalp durması vakasında yaşananları inceledi.

 

Bunların yüzde 16’sı hayata geri döndürülebilmişti. Parnia ve ekibi bunların 101’inin kalp durması sırasında yaşadıkları deneyimleri inceledi.  Amaçları, bu insanların zihinsel ve bilişsel olarak etraflarında olup bitenlerin farkında olup olmadıklarını tespit etmekti.

 

Araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı ölüm anına dair bir şeyler hatırlıyordu. Fakat A ve başka bir kadının yaşadığı beden dışına çıkma deneyimi dışında, diğer hastaların anlattıkları o sırada gerçekleşen asıl olaylarla örtüşmüyordu. Onların anlattıkları rüya benzeri, halüsinasyon içeren senaryolardı. Bunları yedi kategoride toplayan Parnia “Çoğu, ölüme yakın deneyimler olarak bilinen anlatımlarla benzerlik göstermiyordu. Zihinde yaşanan ölüm deneyimi geçmişte farz edilenlerden farklıydı,” diyor.

 

Bu yedi deneyim şöyle sıralanıyor: Korku, hayvan ya da bitki görmek, parlak ışık, şiddet ve eziyet, deja vu, aileyi görmek, kalp durması sonrası olanları hatırlamak

 

Bu deneyimlerin bazısı korkunç, bazısı ise mutluluk verici olarak tanımlanıyor. Bir hasta, “Bir törene katılmıştım… benim yakılmam için yapılan bir törene,” diye hatırlarken bir başkası da “Benimle birlikte dört kişi daha vardı, kim yalan söylüyorsa o ölecekti… Tabut içinde insanların dik bir şekilde gömüldüğünü gördüm,” diye anlatıyordu. Biri “derin bir suyun içinde sürüklendiğini,” bir başkası ise “kendisine öleceğinin ve bunun en çabuk yolunun, hatırladığı en kısa kelimeyi söylemekten geçtiğinin söylendiğini” belirtiyordu.

 

Bazıları ise tam tersi bir duygu hissettiklerini ifade ediyordu. Araştırılanların yüzde 22’si “huzur ve mutluluk” duygusu hissetmiş, bazıları “çiçeksiz bitkiler” ya da “aslanlar ve kaplanlar”, “parlak bir ışık” veya aileleriyle kavuşma anını gördüklerini söylemişti. Duyumlarda bir artış, zamanın geçişiyle ilgili algıda çarpılma ve bedenden ayrılma hissi de yaygın olarak anlatılanlar arasındaydı.Parnia, ölümden dönen insanların o anda bir şeyler hissettiklerine dair anlatıların gerçek olduğunu, ancak bireylerin bunları nasıl yorumladıklarının geçmişlerine ve önceki inançlarına bağlı olduğunu belirtiyor.

 

“Ruh, cennet, cehennem gibi şeyler anlatıldığında ne demek istediklerini anlaması zor. Çünkü doğduğunuz yere ve geçmişinize, kültürünüze bağlı olarak neyi nasıl yorumladığınız da değişecektir. O yüzden bu anlatıları dinsel boyuttan kurtarıp objektif kılmak önemli.”

 

Araştırmacılar kimlerin ölüm anında bazı şeyler hatırlayabileceği konusunda öngörüde bulunmalarını sağlayacak herhangi bir özellik keşfetmiş değil. Ayrıca bazı insanların korkunç şeyler hatırlarken bazılarının neden huzur hissettiği de bilinmiyor.Parnia, ölüme yakın deneyimleri hissedenlerin sayısının bu araştırmaya yansıyanlardan daha fazla olduğuna inanıyor. Birçok vakada ise kalp durmasının ardından beyinde gerçekleşen şişme nedeniyle ya da verilen yatıştırıcılar yüzünden hafıza silinmiş oluyor.

 

Fakat insanlar o ana dair herhangi bir şey hatırlamasa da bilinçaltında etkileniyor yine de. Parnia, kalp durması sonrası hastaların yeniden hayata döndürülmesinin ardından tepkilerin büyük farklılık göstermesini buna bağlıyor. Bazıları ölümden korkmayan, fedacı bir yaklaşımı benimserken, bazıları da stres sonrası travma belirtileri gösteriyor. Parnia ve ekibi bu araştırmanın devamı olarak bu soruları ele alacak çalışmalar planlıyor. Ölüme yakın deneyimlerin dini ya da şüpheci yaklaşımdan arındırılarak objektif ele alınması konusunda da bu çalışmaların katkıda bulunmasını umuyor.


Bu Haber 152293114 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

5 Yorum Yapildi
Yorum
Emre - 25 Aralık 2019, Çarşamba 21:27:25
Ya Cebrail Ya Mikail Ya İsrafil Ya Azrail
Begendim 6 Oy
Begendim
Begenmedim 4 Oy
Begenmedim
Yorum
Matador sonsuz - 28 Haziran 2018, Perşembe 23:08:07
Eğer ben ölürsem beni geri getirmeye çalışmayın öleyimde biktim artik
Begendim 12 Oy
Begendim
Begenmedim 14 Oy
Begenmedim
Yorum
Su akar - 21 Şubat 2018, Çarşamba 01:12:47
Öleceğim sanırım bütün belirtiler mevcut
Begendim 18 Oy
Begendim
Begenmedim 10 Oy
Begenmedim
UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir