http://www.haber2000.com
» BOZKURT ALAATTİN ÇAKICI'ya, BAZI CEZAEVİ GÖREVLİLERİ ve İSPİYON TAKIMI "ABİ,SEN FETÖ'cü müsün?" DİYE SORUNCA , ÇAKICI HEPSİNİ YUMRUKLAYIP, MEYDAN OKUDU

BOZKURT ALAATTİN ÇAKICI'ya, BAZI CEZAEVİ GÖREVLİLERİ ve İSPİYON TAKIMI "ABİ,SEN FETÖ'cü müsün?" DİYE SORUNCA , ÇAKICI HEPSİNİ YUMRUKLAYIP, MEYDAN OKUDU

Kapı açıktı maltaya çıktım. FETÖ'nün de, FETÖ'cülerin de anasına sövdüm. Bu emri bu soruyu bana kim sordurduysa onunda anasına sövdüm. İnfaz memurlarından 8-10 tanesini yumrukla devirerek 150-200 kişi üst katlara kaçıştılar, hapishaneyi bana bıraktılar. Sol bloktan baştan sona kadar giderek, bu hapishanede ne kadar FETÖ'cü, PKK'lı, DHKP-C'li DEAŞ'lı varsa hepsine sövdüm. Oradan sağ bloka geçtim. Orada da aynı küfürleri tekrarladım. Bütün mahkûmlar bu konuyu bilmektedir.
Paylas
BOZKURT ALAATTİN ÇAKICI'ya, BAZI CEZAEVİ GÖREVLİLERİ ve İSPİYON TAKIMI
Güncel - 09 Ağustos 2017, Çarşamba 07:41:15
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

www.haber2000.com

 

Kırıkkale-Keskin Kapalı Cezaevi’nde yatan yatan Alaattin Çakıcı, UYAP kanalı ile gönderdiği mektupta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da çağrıda bulunarak; “Burada; FETÖ’cülere ve Avukatlarına ‘Beyefendi’, adli mahkûmlara ‘Ulan’ deniliyor. Haberiniz ola” diye mesaj verdi.

 

Çakıcı; Keskin cezaevi’ne nakil edildiğinin hemen ardından bazı Cezaevi görevlilerinin ve ispiyoncu takımının kendisine gelerek; “Abi sen FETÖ’cü müsün, değil misin?” diye sorduklarından sonra hepsini yumrukladığını ve hepsine küfürler ettiğini de belirtti.

 

Alaattin Çakıcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı uyararak;

 

“Burada vatan haini FETÖ'cüler dışarı çıkarken (Avukat görüşü, ziyaret, havalandırma, revir) ‘Buyurun beyefendi’ diye hitap ediyorlar.

 

Vatan hainine "Beyefendi" diye hitap edenin vatan sevgisi yoktur.

Adli mahkûma da ‘Ulan’ diye hitap ediyorlar.

Bende bana da "Ulan" deyin dedim. Kimseden ses yok” vurgusunu yaparak, mektubunda şu önemli noktaları işaret etti,

 

“Sayın Cumhurbaşkanım; daha öncede yazdım. Yurt içinde ve dışında tüm cezaevlerinde kedi gibi yatmadım. Bu cezaevinde düzen yok. İspiyonculuk almış başını gitmiş. Çarşamba pazarı gibi.

 

Sayın Cumhurbaşkanım ve Sayın Kamuoyu bilsin ki;  Hastaneden metazori, tedavim yarım bırakılarak çıkarıldım. Keskin cezaevine gece yarısı getirildim. Eşyalarım X Raydan geçerek, bütün hastalıklarım, ilgili kurul raporlarım sıhhatimle ilgili UYAP kağıtlarım, sağlığımla ilgili yiyecek raporlarım, ayaklarımla ilgili idare kurulu ile verilen yıllardır gittiğim yerlerde de taşıdığım, gerektiği an yenisi ile değiştirilmeli metal türü verilen ve doktor ve kurul raporlarında gösterilen tüm eşyalarım alındığı, Cezaevi 1.Müdürleri, diğer müdürler ve Aile Hekimi 150-200 gardiyan beni karşıladılar.

 

Odama geçtim. Eşyalarım 20 dakika sonra, kıyafetlerim değiştirip yatmaya hazırlanırken, 1. Müdürün üç ayrı ispiyoncusu, şoförü, bana "Abi sen FETÖ'cümüsün, değil misin? Bu bizim için çok önemli" diye sordu. Çıldırdım.

 

Kapı açıktı maltaya çıktım. FETÖ'nün de, FETÖ'cülerin de anasına sövdüm. Bu emri bu soruyu bana kim sordurduysa onunda anasına sövdüm. İnfaz memurlarından 8-10 tanesini yumrukla devirerek 150-200 kişi üst katlara kaçıştılar, hapishaneyi bana bıraktılar.

 

Sol bloktan baştan sona kadar giderek, bu hapishanede ne kadar FETÖ'cü, PKK'lı, DHKP-C'li DEAŞ'lı varsa hepsine sövdüm. Oradan sağ bloka geçtim. Orada da aynı küfürleri tekrarladım. Bütün mahkûmlar bu konuyu bilmektedir.

 

İki aydan beri ifademi kimse almadı. Hepsi kamera kayıtlarında mevcuttur. 3 ile 7 gün içinde ifade alınmadığı takdirde cezaevini yönetenler suç işlemişlerdir. Daha sonra 1. Müdürün emri ile kitap almamı rica ettiler. "Bizim kütüphaneden kitap alır mısın" dediler. Bende "Olur" dedim.

 

İki gün sonra bayan müdüre bana "Mehmet Fatih Belviranlı'nın o adamı, kitaplarını almayın" dediğini söyledi.

 

Bende kendilerine "önemli değil, talep sizden geldi" dedim.

 

Üç gün sonra "Sözündeysen kitapları alalım, baro üzerinden getirtelim" dediler.

 

Bu tip provokatör söylemler yoğunlaşınca bende kitapları getirtmedim. Dilekçe yazarak Sultan 2. Abdulhamithan, Atatürk ve Türk Bayrağı için cezaevine asılması konusunda talepte bulundum ve talep doğrultusunda astılar.

 

Akşam üzeri revire çıktığımda Abdulhamithan'ın resmini kaldırmışlar. Aşağıya indiğimde poster ve bayrakları indiriyorlar "Neden" diye sordum Bayrağı ve Atatürk'ü indirmek ecdadıma sahip çıkmak, ecdada manevi borçtur.

Cennet mekân 2.Abdulhamithan hazretlerinin posterini indirmek manevi suçtur.

Tüm cezaevlerinde bunu savundum.

 

Son iki yıldır TRT'de filmini çekerek aziz milletimize ecdadımızın kim olduğunu bilmeleri için bu film yapılmıştır.

 

Sayın Cumhurbaşkanı ve kamuoyu internete bakın, 2012 Ergenekon davasında tanık olarak Silivri'ye gittiğimde benim bilgim doğrultusunda Mehter Marşı eşliğinde, önün Türkçe Allah, altında büyük Türk bayrağı ve yanında Ulu önder Atatürk ve Abdulhamithan resimleri olan altı otobüs getirttim.

 

Bizim Abdulhamithan sevgimiz 50 yıl öncesine dayanır.

Her yerde savundum.

 

  1. Müdür Şükrü Beye sordum "Kim kaldırttı" diye, "Mehmet Fatih Belviranlı kaldırttı" dedi.

 

Bende dedim ki; "Ya bayrak ve posterler asılacak yada ölürüm odama gitmem" hepsini tekrara astırdım.

Odama geçtim.

 

İndirilişler kamera kayıtlarında belli. Benim astırdığımda kamera kayıtlarında bellidir.

Odama geçmeden dediler ki "Tekrar Mehmet Fatih Belviranlı emriyle taktırdık bunları"

 

Mehmet Fatih Belviranlı Allah'a Bayrağa, Abdulhamithan’a sevgisi olan bunları indirtmez diye düşündüm.

 

Bu konuda hassas olan Sayın Cumhurbaşkanına onun hakkında işlem yapacağını, Cumhurbaşkanının karakterini bilen, tavır koyacağını millet bilir.

Tabi Türk bayrağını, Atatürk'ü ve 2.Abdulhamithan'ı kalben seviyorsa sessiz kalmayacağı bilinmektedir.

 

Daha sonra burada görevli 2. Müdür Zafer Çolak, bir mahkûm için içeri telsiz sokarken yakalanmıştı.

 

Onun ifadesi alınırken, ifadeyi Zafer Çolak suçunu gizlemek için "Alaaddin Çakıcı'da bisturi var, tarak var, çay kahve içiyor " diye veriyor.

 

Bana da bu ifade 1. Müdürün emri ile Selma Müdüre, baş memur yanında okuttu.

İfadenin alt sayfasında Zafer Çolak ismi, imzası ve cezaevinin mührü basılıdır.

 

Zafer Çolak'ın ifade tutanağı, savunma ile ilgili genel müdürlük bakarsa sözlerimin doğruluğu, o savunma ifadesinin sağ altındaki, ismi soyadı, imzası, üstü mühürlü olduğu görülecektir.

Selma müdür bana "Ne olur bu adamın canına bir şey olmasın" dedi. Baş memur hiç bir şey demedi. Çünkü yetkisi ona müsait değildi.

 

Bende Selma Müdüre dedim ki " Söz, canına bir şey olmayacak, ama kolumu bacağımı kırılır bilemem" dedim.

 

Bir gün Selma ve Halit müdür odama geldiler.

 

Arkasından 1. Müdür Şükrü bey ve iki üç tane infaz memuru geldi. Yine Zafer ile ilgili konu açılınca "Canına bir şey olmasın" dediler.

 

Bende "söz canına bir şey olmayacak" dedim.

 

Şükrü müdürde "beni alakadar etmez" dedi.

 

Daha sonara duydum ki bu ikinci müdürün elleri ayakları kırılmış.

 

Selma müdür "bana söz vermiştin" dedi.

 

"Bende senin gibi duydum demek ki canına bir şey olmamış" dedim.

 

Yine bir gün Selma Müdür Delice'den gelen başmemur Yakup ile ilgili bana “bu DHKP-C sempatizanıdır, hakkında dava açılmış, Alevidir oruç tutmaz” dedi.

Bende kendisine "İnsan Alevi olabilir, oruç tutup, tutmamak kendisi bilir, hakkında dava açılmışsa devlet neden buraya görevlendirdi" dedim.

 

  1. Müdür ve 2. Müdür bu Selma Müdürü hep kullandılar. Odama geldiklerinde söyledim. "Bir hanımefendiyi neden kullanıyorsunuz, taşın altına sizde eliniz koyun" dedim.

 

Kamera kayıtları var.

 

Sonra Yakup başmemur dışarı çıkarıp 1,5 aya yakındır, Jandarmanın yanında emir eri gibi oturmaktadır.

Burada vatan haini FETÖ'cüler dışarı çıkarken (Avukat görüşü, ziyaret, havalandırma, revir) "Buyurun beyefendi" diye hitap ediyorlar.

 

Vatan hainine "Beyefendi" diye hitap edenin vatan sevgisi yoktur.

Adli mahkuma da "Ulan" diye hitap ediyorlar.

Bende bana da "Ulan" diyin dedim. Kimseden ses yok.

 

Sayın Cumhurbaşkanım; daha öncede yazdım. Yurt içinde ve dışında tüm cezaevlerinde kedi gibi yatmadım. Bu cezaevinde düzen yok. İspiyonculuk almış başını gitmiş. Çarşamba pazarı gibi.

 

1.Müdür ve Halit müdür kendilerine bu cezaevinde ispiyoncular bulup, diğer ceza infaz memurları üzerinde baskı kurmuşlardır.

 

Sayın Cumhurbaşkanım; 2.Abdulhamithan ve bayrağı özde mi sözde mi seviyorsunuz? Atatürk'ü sevip sevmediğinizi Allah bilir ben bilemem.

 

Bakınız Sayın Cumhurbaşkanım, burada bayrağı indirdiler. Abdulhamithan hazretleri ve Atatürk'ün posterlerini Alalddin Çakıcı astırdı. Şanlı bayrağımıza Akif'in dizeleri ile methiyeler diziyorsunuz.

Abdulhamithan hazretleri içinde bir dahi, kalp gözü açık, Salih rabbimin bir mümini, uluslar arası ilişkilere bir dâhidir diye, son iki yıldır çalışmalarınız var.

 

Bakınız yıllarca barış süreci, emrinizle devletin en üst bürokratları, vatan hainleri ile görüştüler.

 

FETÖ'nün ve Batının ajanı olan sizin elinden tutup Genel Başkan yaptığınız, Davutoğlu denen Ermeni Patriğinin Fener Rum patriği olan Bartholomeos'un önünde Musevi cemaat lideri önünde namaza durur gibi, ellerini göbeği üzerinde bağlayan FETÖ'ye ve ABD'ye bağlı olan adamı pazarlığa oturttunuz.

 

Sonra Başbakan oldu. Sonra FETÖ'cülerin emriyle size alternatif olmak istedi.

 

15 Temmuz'a gelme sürecinin hızlandıranlardan bir ayağı da Batıya göbekten bağlı olan Başbakan yaptığınız Davutoğlu'nun bilerek veya bilmeyerek, bu aymaz durumu 15 Temmuz sürecini hızlandırmıştır.

 

Konuşmalarınızda "Türk Milliyetçiliğini ayaklarımın altına alır ezerim" dediniz.

 

Milliyetçi Hareket  Partisi ve Ülkücüler Aziz Milletimizin teminatıdır. Bunu sizde biliyorsunuz. Yıllardır iktidara gelmeden önce de “Başörtüsüne özgürlük getirilsin” dediniz. MHP'lilerin oyu ile Başörtüsüne özgürlük geldi.

 

“Cumhurbaşkanını halk seçsin” dediniz yine imdadınıza MHP ve Ülkücüler yetişti. Anayasayı değiştirirken de MHP ve Ülkücü kökenli Milletvekilleri önünüzü açtı. Başkanlık sistemi MHP ve Ülkücü Milletvekilleri olmasaydı geçmezdi.

 

Eski Akıncılar, devlete kurşun sıkan tüm Marksistlerle Devlete savaş açmışlardı.

 

Amaçları Devleti yıkmaktı. Sizin de arkadaşınız olan İslam Enstitüsü mezunu derneğinin onursal başkanı Selahattin Yazıcı ile hem Askeri cezaevinde hem şube de beraber yattık.

Ben ve birkaç arkadaşım arkasında namaz kılıyorduk.

Orada bir olay gelişti.

İdare bizi, idare odasına alınca ben dedim ki; "Selahattin Yazıcı orada kaldı lütfen onu da alın" dedim getirdiler.

 

Selahattin Yazıcı dedi ki "Alaattin sen beni solculara öldürtmek mi istiyorsun, bizim mücadelemiz devletle, siz ise devletin devamı için mücadele ediyorsunuz" dedi.

 

Nedir bu Akıncı cenahtan gelen bu kin ve nefret? Devletin sigortası sizin hükümet olduğunuz bu süreçte Ülküler ve Ülkücü kökenli milletvekilleri devletin ve parlamentonun teminatı olduğunu herhalde yeni anladınız.

 

Hala bizi Müslüman görmüyorsunuz.

 

Kurt işareti yapıldığı için bazı çevrelerde "Bunlar Allah'a inanmaz, sürekli kurt işareti yapıyorlar". Hanginiz bir Ülkücü kadar kalbi olarak İslam'ı yaşaya biliyor.

 

Sizde bu aralar Kurt işreti yapıyorsunuz.

Allah'a, Kuran'a, Peygamber Efendimize kalbi iman etmiş iseniz sigortanız olan Ülkücüleri ve hangi etnik gruptan olursa olsun HDP ve devlet düşmanı hariç Alevi’si, Sünni si, Çepni’si, Avşar’ı, Karakeçili’si, Kınık, Kayı tüm Türkmen boyu Yörüklerini, Ahıskalısını, Boyatlısını..

Bunların hepsi ilmin bahçesinden nefes alıp ufak tefek farklılık olsa da bunları bir arada tutmak Arap’ı, Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı, Boşnak’ı, Zaza’sı nı bir arada tutmak sizin görevinizdir.

 

Hatırlar mısınız size bir mektup yazdım.

15 Temmuz'dan önce Edirne'den.

 

Yusuf suresini her gece saat 11:00 ve 01:00 arası o sessizlikte dinleyiniz.

 

Edirne başsavcısı bana sordurttu. Yusuf Suresi ile ne demek istiyor?

 

Bede cevap verdim "içinde yazıyor" diye.

 

Yusuf'u kardeşleri kuyuya attı. Rabbim onu çıkarttı. Bir süre cezaevinde de nefsini imtihan etti. Sonra Mısır'a aziz oldu.

Sizi 15 Temmuz'da kardeşleriniz kuyuya attı. Aynı Yusuf Aleyhi selam gibi cezaevinde kısa bir süre yattınız. Bu millet sizi kuyudan çıkarttı.

Devletimizin parçalanmasına Rabbim müsaade etmedi.

Size çok büyük bir lütufta bulundu.

Lütfen nefisinizi yenin, ayaklar altına alın. Bunu yaparsanız, bu millet sizi değil sırtında, kafasında taşır.

 

2029 söylediklerinizin yüzde 75'i gerçekleşirse Balkanlarda, Kafkaslarda, Güneybatı Asya kadar, Kuzey Afrika'nın her yerinde bu aziz Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hani "Dünya beşten büyük" diyorsunuz ya, o zaman bu söyleminiz eyleme dönüşür.

 

Dünyayı yöneten üst aklın masasında onlarla eşit düzeyde söz sahibi olursunuz. En önemlisi ilk beş yılda Türkiye genelinde terörü sıfırlayıp, Gri İsrail Kürt Devletine müsaade edilmediği sürece hava kara deniz savunma sistemleri ile ilgili teknolojiyi kendimiz ürettiğimiz sürece, bu bir ütopya değil gerçektir.

 

Allah biliyor seni sevmiyorum. Devlet düşmanları ile mücadele ettiğin sürece Devletin devamı, Milletimizin bekası, sözünde durursan asla yalakalık yapmam. Kalbim yapacağın icraatın yanındadır.

 

Bana bu kadar zulüm ettin.

15 yıl daha ömrüm olsa bir 15 yıl daha yatsam kimseye biat etmem.

 

Sözlerini gerçekleştirip, nefsini ayaklarının altına alırsan ismini altın harflerle yazdırırsın. O zaman senden özür dilemem, yalakalık yapmam, ama hakkımı helal ederim.

 

Bu cezaevinde odamda tek yatıyorum. İsteyen beni öldürebilir veya öldürtebilir.

 

Lütfen unutmayın, Kuran'dan bazı süreleri Arapça okuyup Türkçe açıklıyorsunuz.

 

Sahibi Allah olan insana ve mahlûkata Rabbim istemediği sürece kimse zarar veremez. Yeter ki kalbi teslim olsun.

Haşr süresinin 24. ayetinde Rabbim diyor ki, "Göklerde ve yerdeki tüm mahlukat Allah'ı zikreder" Allah'ı zikreden mahlukata Allah emretmediği sürece kimse bir zarar veremez"

 

NOT : Sayın Cumhurbaşkanım beni istediğiniz cezaevine sürebilirsiniz. 15 hastalığım olmasına rağmen hiç de önemli değil, bu hapishanede kedi gibi yatmıyorum. Cezaevi duvarları, yöneticileri, giysileri aynı değişmez.

 

Zulmün karşısında susarsam şeytandan farkım kalmaz.

 

Tek dileğim, ömrümün sonuna kadar Allah’a bağlı olmak, son nefesim de Kelime-i Şahadet getirmektir.

 

Ölümü her canlı varlık tadacak, zamanını ve mekânını bir tek Rabbim bilir

 

ÇAKICI’nın MEKTUBUNDA BAHSETTİĞİ CEZAEVİ 2. MÜDÜRÜ ZAFER ÇOLAK DÜN SİLAHLA VURULMUŞTU

 

1300 FETÖ tutuklusunun kaldığı Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak, dün darp edildikten sonra kalçasından tabancayla vurularak yaralanmıştı

 

Vurulma anı görüntülenen videoda, Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak kırsal bir alanda önce sopa ile dövülüyor. Daha sonra sırtı dönük şekilde kalçasından vuruluyor.

 

Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak'ın sağlık durumu hakkında bilgi edilemezken, Çolak'ın FETÖ'cü mahkûmlara imkan sağladığı ve onlara iltimaslar geçtiği için vurulduğu iddia edildi.


Bu Haber 3371239 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir